Sailor Moon'un yaratıcısı Naoko Takeuchi'nin Rola Dergisindeki Röportajı
Sayfalar yüksek çözünürlüklüdür.
Türkçe okumak için;
Birinci Bölüm: https://www.facebook.com/116830728474475/photos/pb.116830728474475.-2207520000.1424195074./233963416761205/?type=3&theater

(Çeviri ve düzenleme: Berke -Yeşim)
Aya: Aslında o kendince bir tanrıça...
Takeuchi: Öyle biri değilim. (gülüyor)
Aya: Ah,lütfen, Sailor Moon'un 20. yıldönümünü kutlarım! Takeuchi: Teşekkür ederim.
Aya: Özünde ben koca bir ahmağım ve son derece gerginim, bugün aklımda bir zamanlar okuğum ve izlediğim hikayeden anılar uçuşuyordu,bu nedenle size herşeyi soracağım.Konuya dönecek olursak - sizden Sailor Moon'un ilk nasıl ortaya çıktığının bütün detayları duymak istiyorum...
Takeuchi: Tam olarak hatırlamıyorum ama ,beş savaşçı kızın bir takım olduğu ,Power Rangers'lar gibi bir seri yapmak istedim.Kötü adamlarla savaşmak için...
dönüşen güzel kızlar.
Aya: Anlıyorum... Şahsen ben, her zaman tüm bahriyelilerin - denizci askerlerin gerçekten içten ve dürüst olduğunu düşünmüşümdür ,özgürleşmiş(azad edilmiş gibi), erkeklerin özgürlüğü ile dünya çapında sosyal etkileşim kurabiliyorlar, ve güçleri onları çekici kılıyor; karakterlerini böyle yapmak için kararlı mıydın ya da harici nedenlerden dolayı mı şekillendi?
Takeuchi: Evet... Çünkü o zaman ben, şahsen çok bağımsızdım, benim karakterlerimin ayrıca benim kişisel özelliklerimi paylaştığını düşünüyorum ve bence yarattığım hikayenin büyük ölçeği, benim kişisel kurtuluşumu yansıtıyor ama bence tüm bu enerji şimdi tükendi.(gülüyor) 20 yıl önce bu seriyi yazdığımda, hikayedeki kızlar gibi gençtim ve bence bu diğer bir etken faktör.
Aya: Bü yüzden sizin karakterleriniz sizin gibi biraz bağımsızlığa sahipler, ifade ettiğiniz gibi.
Osano: Ama adil olmak gerekirse, şimdi işler eskisinden daha sıkı, zira böylece daha çok bedel ödemeyebilirdik. Örnek olarak, Usagi’yi yarattığımız sahne, bir ortaokul kızı, bugün açık bir şekilde sarhoş olmak asla sansürden kurtulamazdı.
Aya: Bu doğru. Ama, biz bu konudayken, okuyucular için hikayeye anlık bir bakış oldu, yetişkin dünyasını gözetlemek için ilginç bir yol… ve buradan başlarsak,Smokinli Şövalye’li (Tuxedo Mask) bölümler hakkında ne söyleyebilirsiniz?
Takeuchi: Evet, gerçek şu ki, o parodi(komik taklit) için oradaydı. Ortaokul öğrencilerine uygun, Roppongi ve Shibuya'nın sokaklarında fırsat kollayan,siyah giyimli erkek figürlerince çevreli, şey, belli bir hınzır yakarış diyelim. ( gülüyor)
Aya: Olamaz… Smokinli Şövalye, siyah giyen bir Shibuya züppesi!
100 kere kontrol ettik
Haha, neyse. Bence Naoko Takeuchi'nin çalışmalarında, seriden aklıma gelen pek çok kelime var.Mesela, “make up”, dönüşüm sesi. Genç kızların, yapabildikleri kadar yüksek sesle “Make Up” diye bağırmaları gerçekten çok havalıydı. Seri için bu sloganlardan bazılarını nasıl buldunuz?
Takeuchi: Hmm, bunun hakkında biraz düşünmeme izin verin. Sanırım son teslim tarihi ile uğraşırken geliştirdim.
Osano: Naoko biraz unutkan olabiliyor bu yüzden burada devreye gireceğim,
o zamanlar “Moon Prism Power Make Up” söz öbeğiyle geldiğinde karar vermeden önce ona 30 kez yüksek sesle tekrar ettirdim. Diğer biri “In the name of the Moon, I’ll punish you” üzerinde çalışmak da gerçekten hararetliydi. Sanırım ikimiz de bunda karar vermeden önce, ona en az 100 kez daha düşündürdüm.
Takeuchi: Bunun doğru olduğunu düşünüyorum. Yani Osabu, sen gerçekten titiz bir editördün. (gülüyor)
Osano: En az 100 kere gibi görünüyordu, neyse.
Takeuchi: Kesinlikle.
Aya: Ama o zamanlar böyle dikkatli seçimler yaptığınız için, bugün bile mirasınız hala güçlü bir şekilde parlıyor.
Takeuchi: O zamanlar, karakterleri oluştururken, en iyi nasıl bütünüyle benim gücümle şekillendirebilirim diye düşünürdüm. Ama biliyorsunuz ki, editörüm kabul etmeden önce birşeyi 100 kez yeniden düşünmek zorundayken, kendi kendime, “hayatıma ne halt ediyorum?” diye düşünürdüm. (laughs)
Patronlara bırakmadım…
Aya: Benim için şovdaki tüm kızların çok güzel olması büyüleyici.
Takeuchi: Evet, bu kız mangalarının nasıl olduğudur, Bu önemlidir, doğru mu? Ama o zamanlar, Nakayoshi’deki patronlar (Osano gibi(sm editörü)) bunu gerçekten anlamadılar. Başından beri, beş güzel savaşçı kızın takımı hakkında mizahi bir seri yapmak istediğimi söyledim, onlar da dediler ki, “Dur bakalım. Bir savaş takımında, her zaman komik bir obez karakter ve de gözlük takan asosyal birileri olur. Beşini birden nasıl güzel yapacaksın?” ve yakınmaları devam etti de etti. Ah, şu patronlar… Bence kız mangaları hiç anlamadılar.
Osano: Gerçekten de böyleydi… Söyleyeceğim şeylerin detayları hakkında yanılıyor olabilirim ama … Bence o zamanlar, savaşçı takım şovları sadece “Gatchaman” gibiydi,
aynı görselde yapılan şovlar,aynı tür rolleri oynayan karakterler..
Takeuchi: O zamanlar, düşündüm ki, “O yaşlı moruklara güzel kız karakterlerin iş için iyi olabileceklerini göstereceğim ve kendi hayalimi patronların elllerine bırakmayacağım."
Bu yüzden tipleri ne olursa olsun,karakterlerimde güzellik ve şıklık duygusunu geliştirmek için çok çalışmak zorundaydım. O zamanlar, “Nakayoshi” dergisindeki editör patronlar inatçı olduğumu düşündü ve bizim gibi kadın yazarların fikirlerini dikkate almıyorlardı, zor bir zamandı.
Aya: Yani patronların fikirlerinizdeki hassasiyet ya da ince ayrımları anlamadıklarını düşünüyorsunuz.
Takeuchi: Kesinlikle. Renk düzenine karar vermek bile bir meydan okumaydı. İlk başta pastel renk paleti kullanmayı önerdim, modası geçmiş, demirbaş editör patronlar "Cesur renkler kullanman gerekir" dediler, “Eğer dergiyi satmak istiyorsan,daha çok maviler ve yeşiller yada parlak sarılar kullanmaya ihtiyacın var ”, “Eğer pembe kullanacaksan, koyu pembe kullan” ve hep bu tarz şeyler talep ettiler. Aslında, Sailor Moon'un saç rengine ilk karar verdiğimde, gümüş rengi olmasını istemiştim. Ama patron editörler diğeri gibi bu kararı da beğenmedi ve gerçekten huylandılar ve eğer böyle donuk bir renk kullanırsam derginin asla satılmayacağını söylediler. İlk önce ana karakter için sarı saç seçmenin daha prenses vari olacağını düşündüğümü söyledim, biri kıkırdayıp dedi ki “ En azından geçen seferki gibi yaşlı işi değil”
Aya: Böylece Usagi’nin saçları sonunda sarı oldu! Ne kadar ilginç!
Takeuchi: Bence orada doğru bir seçim yaptım, ama bunun gibi kararlar almak her zaman bir savaştı.
Aya:Hikayeniz ,o zamanlar patronlar ile pek çok zorlu savaşları atlatmışsınız gibi geliyor
Belki Usagiden ve çetelerle yüzleşmekten daha fazla savaş olacak..
Takeuchi:Bu doğru olabilir.(gülüyor)

(Çeviri ve düzenleme: Berke -Yeşim)
Aya: Aslında o kendince bir tanrıça...
Takeuchi: Öyle biri değilim. (gülüyor)
Aya: Ah,lütfen, Sailor Moon'un 20. yıldönümünü kutlarım! Takeuchi: Teşekkür ederim.
Aya: Özünde ben koca bir ahmağım ve son derece gerginim, bugün aklımda bir zamanlar okuğum ve izlediğim hikayeden anılar uçuşuyordu,bu nedenle size herşeyi soracağım.Konuya dönecek olursak - sizden Sailor Moon'un ilk nasıl ortaya çıktığının bütün detayları duymak istiyorum...
Takeuchi: Tam olarak hatırlamıyorum ama ,beş savaşçı kızın bir takım olduğu ,Power Rangers'lar gibi bir seri yapmak istedim.Kötü adamlarla savaşmak için...
dönüşen güzel kızlar.
Aya: Anlıyorum... Şahsen ben, her zaman tüm bahriyelilerin - denizci askerlerin gerçekten içten ve dürüst olduğunu düşünmüşümdür ,özgürleşmiş(azad edilmiş gibi), erkeklerin özgürlüğü ile dünya çapında sosyal etkileşim kurabiliyorlar, ve güçleri onları çekici kılıyor; karakterlerini böyle yapmak için kararlı mıydın ya da harici nedenlerden dolayı mı şekillendi?
Takeuchi: Evet... Çünkü o zaman ben, şahsen çok bağımsızdım, benim karakterlerimin ayrıca benim kişisel özelliklerimi paylaştığını düşünüyorum ve bence yarattığım hikayenin büyük ölçeği, benim kişisel kurtuluşumu yansıtıyor ama bence tüm bu enerji şimdi tükendi.(gülüyor) 20 yıl önce bu seriyi yazdığımda, hikayedeki kızlar gibi gençtim ve bence bu diğer bir etken faktör.
Aya: Bü yüzden sizin karakterleriniz sizin gibi biraz bağımsızlığa sahipler, ifade ettiğiniz gibi.
Osano: Ama adil olmak gerekirse, şimdi işler eskisinden daha sıkı, zira böylece daha çok bedel ödemeyebilirdik. Örnek olarak, Usagi’yi yarattığımız sahne, bir ortaokul kızı, bugün açık bir şekilde sarhoş olmak asla sansürden kurtulamazdı.
Aya: Bu doğru. Ama, biz bu konudayken, okuyucular için hikayeye anlık bir bakış oldu, yetişkin dünyasını gözetlemek için ilginç bir yol… ve buradan başlarsak,Smokinli Şövalye’li (Tuxedo Mask) bölümler hakkında ne söyleyebilirsiniz?
Takeuchi: Evet, gerçek şu ki, o parodi(komik taklit) için oradaydı. Ortaokul öğrencilerine uygun, Roppongi ve Shibuya'nın sokaklarında fırsat kollayan,siyah giyimli erkek figürlerince çevreli, şey, belli bir hınzır yakarış diyelim. ( gülüyor)
Aya: Olamaz… Smokinli Şövalye, siyah giyen bir Shibuya züppesi!
100 kere kontrol ettik
Haha, neyse. Bence Naoko Takeuchi'nin çalışmalarında, seriden aklıma gelen pek çok kelime var.Mesela, “make up”, dönüşüm sesi. Genç kızların, yapabildikleri kadar yüksek sesle “Make Up” diye bağırmaları gerçekten çok havalıydı. Seri için bu sloganlardan bazılarını nasıl buldunuz?
Takeuchi: Hmm, bunun hakkında biraz düşünmeme izin verin. Sanırım son teslim tarihi ile uğraşırken geliştirdim.
Osano: Naoko biraz unutkan olabiliyor bu yüzden burada devreye gireceğim,
o zamanlar “Moon Prism Power Make Up” söz öbeğiyle geldiğinde karar vermeden önce ona 30 kez yüksek sesle tekrar ettirdim. Diğer biri “In the name of the Moon, I’ll punish you” üzerinde çalışmak da gerçekten hararetliydi. Sanırım ikimiz de bunda karar vermeden önce, ona en az 100 kez daha düşündürdüm.
Takeuchi: Bunun doğru olduğunu düşünüyorum. Yani Osabu, sen gerçekten titiz bir editördün. (gülüyor)
Osano: En az 100 kere gibi görünüyordu, neyse.
Takeuchi: Kesinlikle.
Aya: Ama o zamanlar böyle dikkatli seçimler yaptığınız için, bugün bile mirasınız hala güçlü bir şekilde parlıyor.
Takeuchi: O zamanlar, karakterleri oluştururken, en iyi nasıl bütünüyle benim gücümle şekillendirebilirim diye düşünürdüm. Ama biliyorsunuz ki, editörüm kabul etmeden önce birşeyi 100 kez yeniden düşünmek zorundayken, kendi kendime, “hayatıma ne halt ediyorum?” diye düşünürdüm. (laughs)
Patronlara bırakmadım…
Aya: Benim için şovdaki tüm kızların çok güzel olması büyüleyici.
Takeuchi: Evet, bu kız mangalarının nasıl olduğudur, Bu önemlidir, doğru mu? Ama o zamanlar, Nakayoshi’deki patronlar (Osano gibi(sm editörü)) bunu gerçekten anlamadılar. Başından beri, beş güzel savaşçı kızın takımı hakkında mizahi bir seri yapmak istediğimi söyledim, onlar da dediler ki, “Dur bakalım. Bir savaş takımında, her zaman komik bir obez karakter ve de gözlük takan asosyal birileri olur. Beşini birden nasıl güzel yapacaksın?” ve yakınmaları devam etti de etti. Ah, şu patronlar… Bence kız mangaları hiç anlamadılar.
Osano: Gerçekten de böyleydi… Söyleyeceğim şeylerin detayları hakkında yanılıyor olabilirim ama … Bence o zamanlar, savaşçı takım şovları sadece “Gatchaman” gibiydi,
aynı görselde yapılan şovlar,aynı tür rolleri oynayan karakterler..
Takeuchi: O zamanlar, düşündüm ki, “O yaşlı moruklara güzel kız karakterlerin iş için iyi olabileceklerini göstereceğim ve kendi hayalimi patronların elllerine bırakmayacağım."
Bu yüzden tipleri ne olursa olsun,karakterlerimde güzellik ve şıklık duygusunu geliştirmek için çok çalışmak zorundaydım. O zamanlar, “Nakayoshi” dergisindeki editör patronlar inatçı olduğumu düşündü ve bizim gibi kadın yazarların fikirlerini dikkate almıyorlardı, zor bir zamandı.
Aya: Yani patronların fikirlerinizdeki hassasiyet ya da ince ayrımları anlamadıklarını düşünüyorsunuz.
Takeuchi: Kesinlikle. Renk düzenine karar vermek bile bir meydan okumaydı. İlk başta pastel renk paleti kullanmayı önerdim, modası geçmiş, demirbaş editör patronlar "Cesur renkler kullanman gerekir" dediler, “Eğer dergiyi satmak istiyorsan,daha çok maviler ve yeşiller yada parlak sarılar kullanmaya ihtiyacın var ”, “Eğer pembe kullanacaksan, koyu pembe kullan” ve hep bu tarz şeyler talep ettiler. Aslında, Sailor Moon'un saç rengine ilk karar verdiğimde, gümüş rengi olmasını istemiştim. Ama patron editörler diğeri gibi bu kararı da beğenmedi ve gerçekten huylandılar ve eğer böyle donuk bir renk kullanırsam derginin asla satılmayacağını söylediler. İlk önce ana karakter için sarı saç seçmenin daha prenses vari olacağını düşündüğümü söyledim, biri kıkırdayıp dedi ki “ En azından geçen seferki gibi yaşlı işi değil”
Aya: Böylece Usagi’nin saçları sonunda sarı oldu! Ne kadar ilginç!
Takeuchi: Bence orada doğru bir seçim yaptım, ama bunun gibi kararlar almak her zaman bir savaştı.
Aya:Hikayeniz ,o zamanlar patronlar ile pek çok zorlu savaşları atlatmışsınız gibi geliyor
Belki Usagiden ve çetelerle yüzleşmekten daha fazla savaş olacak..
Takeuchi:Bu doğru olabilir.(gülüyor)
İkinci Bölüm: https://www.facebook.com/116830728474475/photos/pb.116830728474475.-2207520000.1424195071./328676683956544/?type=3&theater
Çeviri :Sevcan Köse, düzenleme: Berke Yılmaz
-------
Aya - Mucize eseri, Naoko Takeuchi ile röportaj yapma dileğim gerçekleşti. Karşımdaki tanrıça ile konuşurken ve onun hissettiklerini dinlerken gittikçe insana dönüştüğünü ve gülümsemesinin ise beni iyice şaşkına çevirdiğini fark ettim. Bu röportaja Sailor Moon’un ortaya çıkışı hakkında konuşarak başladık ama şimdi ticari ürünlerin yanı sıra tanrıçanın kendisi hakkındaki kişisel bilgiler üzerinde duracağız. Bu gerçekten çok değerli bir parça. Umarım siz de buna benim verdiğim kadar değer verirsiniz, buyurun okuyun!
Aya: Bu günler tıpkı Sailor Moon’un ilk ortaya çıktığı günler gibi - ve piyasada bir sürü yeni ürün var. Ben de toplamaktayım.
Takeuchi: Ben de birçoğunu satın almıştım; bütün etrafımı bu eşyaların kocaman yığınlarıyla doldurmuştum. Ama sonra birçoğunu sattım. Şimdi gerçekten çok pişmanım.
Aya: Bunu duymak beni ağlatabilir... Bunları tasarlarken etki altında olduğunuzu duydum, bu doğru mu?
Osano: Özellikle bir asayı (Süper Spiral Kalp Asası) tasarlarken öyle oldu. Gece geç saate kadar restorandaydık ve bütün tasarımı orada yaptı.
Takeuchi: Bu çok nostaljik hissettiriyor. Artık karışmamama rağmen yenilerin gerçekten özgün olduğunu hissediyorum. Yeni tasarımların onlara güzel ve muhteşem bir hava vermesini istedim ve tasarımcılar da bu isteğimi tam anlamıyla yerine getirdi.
Aya: O zaman şimdiki çocukların bir lükse sahip olmasını istiyorsunuz.
Takeuchi: Biliyor musun, hiç unutmadığım bir şey var - Bandai'de fiyatlar hakkında yöneticimiz ile konuşuyordum ve o da bana "Eğer senin planını uygularsak bir yenin .04'ünü kaybederiz" dedi. Şimdi bu konuşmayı düşündüğümde sanırım bu eşyaları Çin'de üretmekten ve fiyatı nasıl düşük tutabileceğinden bahsediyordu, yöneticilerimiz fiyatı bir yen bile olsa düşürebilmek için uzlaşmaya çalışırlardı. Bu beni gerçekten çok sarsmıştı.
Aya: Ama düşününce, bir sürü güzel şey bu uzlaşmalar sonucunda ortaya çıktı. Ama yine de bütün Ay Savaşçısı ürünleri feminen bir zarafete sahip.
Takeuchi: Çok etkileyiciydi - Bandai'de "Aura gerçekten çok önemli" diyen bir kadın yönetici vardı. Sürekli bahsedip durduğu bu "aura" da neyin nesiydi? "Belki de yuvarlak olması gerektiğini kastediyor" diye düşünürdüm. "Lütfen bunun doğru auraya sahip olduğundan emin olun" ya da "İşte bu aura" - sürekli böyle deyip dururdu, "aura" onun anahtar kelimesiydi ve bunun ürünlere yansıtılması için elinden gelen her şeyi yapmıştı.
Aya: Yani Sailor Moon ürünlerinin bu kadar muhteşem olmasının tek nedeni bu büyük ve çok önemli "aura"!
Takeuchi: Sailor Moon’u ilk çıkardığımda 20'lerimdeydim ve Bandai'de birçok kadın yönetici vardı. Sanırım biz kızların zamanlaması mükemmeldi - aslında bu endüstriye katılmamızın zamanı gelmiş ve geçiyordu. Bugünlerde "K-On!" tarzı diziler var, gerçekten sevimli olduklarını düşünüyorum ve buradan da bu branşta birçok kadının yer aldığını anlıyorum. Kadınlar belirli bir estetik anlayışa sahip ve bu estetik anlayışlarını da yaptıkları her şeyde yansıtabiliyorlar, bu da gerçekleştiğini her zaman görmek istediğim bir şeydir.
Tanrıçanın Tanrıları
Aya: Bayan Takeuchi, bu sefer sizin için daha kişisel bir sorum olacak. Manga yazarı olarak ortaya çıkmanızdan önce zevk için orijinal karikatürler çizdiğinizi duydum...
Takeuchi: Yaşım anlaşılmasın diye çok ayrıntıya inmeyeceğim ama o zamanlar lisedeyken bir anime mağazasından "Nasıl Anime Karikatürü Çizilir" adlı bir set almıştım ve sürekli onunla çizerdim. Anime mağazalarına gitmek için sürekli okuldan kaçardım (güler) tam bir budalaydım.
Aya: Kızlar için olan mangalardan favorilerinizi bizimle paylaşır mısınız?
Takeuchi: Anaokulundayken, kapı komşumuz olan üç kuzenim vardı, hepsi de kız kardeş gibiydi ve sürekli bana mangalarını gösterirlerdi. "Aim for the Ace!", "Rose of Versailles"(Versay’ın Gülü), "Haikara-san ga Tooru", "Suna no Shiro" mangalarına ve diğerlerine bayılırdım - okuyacağım mangayı kuzenim seçerdi, çocukken gerçekten sevdiğim bir tanesi ise "Candy Candy"(Şeker Kız Candy) adlı mangaydı - gerçekten büyülenmiştim.
Aya: Yani daha çok kızsal şeyleri seviyordunuz.
Takeuchi: 1960'ların karanlık ve zor çalışmalarını, özellikle Machiko Satonaka ve Waki Yamato tarafından yazılanları da çok severdim. Sonrasında Kimiko Uehara'nın güzel ve dramatik çalışmalarını beğenirdim. Chieko Hara ve Yumiko Igarashi'nin rüya gibi çalışmalarını da çok severdim, bu beş kadın benim için tanrıça gibiydi. Ve tabii ki Suzue Miuchi de benim tanrıçamdı! Bütün tankoubon serilerini almıştım. "Glass Mask" adlı serisi muhteşemdir. Bunu serileştirme olarak çok fazla okurdum ve üzerimde bıraktığı etki ise muazzamdı.
Aya: Yani tanrıçanın bile kendine özgü tanrıları var...
Takeuchi: Aslında sadece kızlar için olan mangalarla ilgilenmiyordum. Yuki Hijiri'nin "Locke the Superman" adlı mangasında kaybolmuştum. Bayılmıştım. Bilim kurgu ile ilgilenmeme neden olan başlıca eserlerden biriydi.
Aya: Sanırım Sailor Moon’un ruhu bütün bunların hepsinden oluşmuş.
Takeuchi: Kesinlikle. Leiji Matsumoto'nun bilim kurgu çalışmalarını da çok severdim, Moto Hagio ve Keiko Takemiya'nın manga serilerini de okudum. Bunları hâlâ seviyorum. Bu dörtlü de benim için tanrı gibidir.
Aya: Tanrıçanın kendisinden bu çalışmalar hakkındaki düşüncelerini dinlemek... beni çok duygulandırdı.
Takeuchi: Bir yetişkin olduktan sonra bütün üstatların çalışmalarını okudum, çizim ve hikâyeler muhteşemdi ve herhangi bir boşluk yoktu. O günlerde arka plan resimlendirmesi ve GC pek kullanılmıyordu ama eserler yine de inanılmazdı. Onlarla karşılaştırınca benim çalışmamın bayağılığından çok utanıyorum. Benim çalışmalarım işin özü sayılmaz. Hayranlarıma şunu söylemek istiyorum ki bu konuda profesyonel olamadığım için gerçekten çok üzgünüm. Göz zevkini bozan mangalarım için sizden özür diliyorum.
Aya: Kendiniz için bunu nasıl söylersiniz!
Sabahın 5'inde Öğle Yemeği
Aya: Son zamanlarda herhangi bir hobiniz var mı?
Takeuchi: Eskiden yaptığım gibi alışverişi hâlâ çok seviyorum ama artık internetten alışveriş yapıyorum - çok daha ucuz ve seçecek bir sürü şirin şey var. Aslında dürüst olmak gerekirse o kadar fazla alışveriş yapamıyorum, nadiren zamanım oluyor.
Osano: Her gün sabah erkenden uyanmana rağmen, değil mi?
Takeuchi: Kesinlikle. Çocuklarıma öğle yemeği hazırlamak için saat 5'te uyanıyorum.
Aya: Tanrıça insanlara yemek mi hazırlıyor?!
Takeuchi: Çocukların yiyecek düzgün yemeklere ihtiyacı var ve ben yapmazsam bu hiç gerçekleşmeyecek.
Aya: Dalga geçiyorsunuz! Şu an birini bunun için azarlayabilirim. Neyse, çocuklarınız, onlar neler yapıyor...
Takeuchi: Oğlum şu an 6. sınıfta ve kızım ise 4 yaşında.
Aya: Kızınıza Sailor Moon’u gösterdiniz mi...?
Takeuchi: Sadece biraz. Bu onu utandırıyor. Mesela bir Sailor Moon sırt çantasıyla kampa gittiğinde herkes onu işaret edip "Bak, gerçek Sailor Moon!" diyor - hatta öğretmenleri bile. (gülüyor)
Aya: Şans eseri Sailor Moon ile karşılaşmanın romantik olacağını düşünüyorum. Belki de tanrıçanın kendisi onun annesi olduğu için kıskanıyorlardır sadece.
Takeuchi: Ah hayır, olmadıklarından eminim - evde çok korkutucu bir anneyim. (gülüyor) Her zaman, bir gün anne olduğumda çocuklarımı özgürce yetiştireceğim ve anne-babam gibi olmayacağım diye düşünürdüm. Şimdi düşündüğüm zaman, keşke anne-babam gibi olabilseydim, kendimi sürekli "Bunu yapamazsın" "Onu da yapamazsın" "Hayır hayır hayır" derken yakalıyorum. Sonuçta ben de sıradan bir anneyim. (gülüyor)
Aya: Hatta şimdi bile kulağa beni azarlıyormuşsunuz gibi geliyor neredeyse.
Üçüncü Bölüm:

Çeviri :Sevcan Köse, düzenleme: Berke Yılmaz
-------
Aya - Mucize eseri, Naoko Takeuchi ile röportaj yapma dileğim gerçekleşti. Karşımdaki tanrıça ile konuşurken ve onun hissettiklerini dinlerken gittikçe insana dönüştüğünü ve gülümsemesinin ise beni iyice şaşkına çevirdiğini fark ettim. Bu röportaja Sailor Moon’un ortaya çıkışı hakkında konuşarak başladık ama şimdi ticari ürünlerin yanı sıra tanrıçanın kendisi hakkındaki kişisel bilgiler üzerinde duracağız. Bu gerçekten çok değerli bir parça. Umarım siz de buna benim verdiğim kadar değer verirsiniz, buyurun okuyun!
Aya: Bu günler tıpkı Sailor Moon’un ilk ortaya çıktığı günler gibi - ve piyasada bir sürü yeni ürün var. Ben de toplamaktayım.
Takeuchi: Ben de birçoğunu satın almıştım; bütün etrafımı bu eşyaların kocaman yığınlarıyla doldurmuştum. Ama sonra birçoğunu sattım. Şimdi gerçekten çok pişmanım.
Aya: Bunu duymak beni ağlatabilir... Bunları tasarlarken etki altında olduğunuzu duydum, bu doğru mu?
Osano: Özellikle bir asayı (Süper Spiral Kalp Asası) tasarlarken öyle oldu. Gece geç saate kadar restorandaydık ve bütün tasarımı orada yaptı.
Takeuchi: Bu çok nostaljik hissettiriyor. Artık karışmamama rağmen yenilerin gerçekten özgün olduğunu hissediyorum. Yeni tasarımların onlara güzel ve muhteşem bir hava vermesini istedim ve tasarımcılar da bu isteğimi tam anlamıyla yerine getirdi.
Aya: O zaman şimdiki çocukların bir lükse sahip olmasını istiyorsunuz.
Takeuchi: Biliyor musun, hiç unutmadığım bir şey var - Bandai'de fiyatlar hakkında yöneticimiz ile konuşuyordum ve o da bana "Eğer senin planını uygularsak bir yenin .04'ünü kaybederiz" dedi. Şimdi bu konuşmayı düşündüğümde sanırım bu eşyaları Çin'de üretmekten ve fiyatı nasıl düşük tutabileceğinden bahsediyordu, yöneticilerimiz fiyatı bir yen bile olsa düşürebilmek için uzlaşmaya çalışırlardı. Bu beni gerçekten çok sarsmıştı.
Aya: Ama düşününce, bir sürü güzel şey bu uzlaşmalar sonucunda ortaya çıktı. Ama yine de bütün Ay Savaşçısı ürünleri feminen bir zarafete sahip.
Takeuchi: Çok etkileyiciydi - Bandai'de "Aura gerçekten çok önemli" diyen bir kadın yönetici vardı. Sürekli bahsedip durduğu bu "aura" da neyin nesiydi? "Belki de yuvarlak olması gerektiğini kastediyor" diye düşünürdüm. "Lütfen bunun doğru auraya sahip olduğundan emin olun" ya da "İşte bu aura" - sürekli böyle deyip dururdu, "aura" onun anahtar kelimesiydi ve bunun ürünlere yansıtılması için elinden gelen her şeyi yapmıştı.
Aya: Yani Sailor Moon ürünlerinin bu kadar muhteşem olmasının tek nedeni bu büyük ve çok önemli "aura"!
Takeuchi: Sailor Moon’u ilk çıkardığımda 20'lerimdeydim ve Bandai'de birçok kadın yönetici vardı. Sanırım biz kızların zamanlaması mükemmeldi - aslında bu endüstriye katılmamızın zamanı gelmiş ve geçiyordu. Bugünlerde "K-On!" tarzı diziler var, gerçekten sevimli olduklarını düşünüyorum ve buradan da bu branşta birçok kadının yer aldığını anlıyorum. Kadınlar belirli bir estetik anlayışa sahip ve bu estetik anlayışlarını da yaptıkları her şeyde yansıtabiliyorlar, bu da gerçekleştiğini her zaman görmek istediğim bir şeydir.
Tanrıçanın Tanrıları
Aya: Bayan Takeuchi, bu sefer sizin için daha kişisel bir sorum olacak. Manga yazarı olarak ortaya çıkmanızdan önce zevk için orijinal karikatürler çizdiğinizi duydum...
Takeuchi: Yaşım anlaşılmasın diye çok ayrıntıya inmeyeceğim ama o zamanlar lisedeyken bir anime mağazasından "Nasıl Anime Karikatürü Çizilir" adlı bir set almıştım ve sürekli onunla çizerdim. Anime mağazalarına gitmek için sürekli okuldan kaçardım (güler) tam bir budalaydım.
Aya: Kızlar için olan mangalardan favorilerinizi bizimle paylaşır mısınız?
Takeuchi: Anaokulundayken, kapı komşumuz olan üç kuzenim vardı, hepsi de kız kardeş gibiydi ve sürekli bana mangalarını gösterirlerdi. "Aim for the Ace!", "Rose of Versailles"(Versay’ın Gülü), "Haikara-san ga Tooru", "Suna no Shiro" mangalarına ve diğerlerine bayılırdım - okuyacağım mangayı kuzenim seçerdi, çocukken gerçekten sevdiğim bir tanesi ise "Candy Candy"(Şeker Kız Candy) adlı mangaydı - gerçekten büyülenmiştim.
Aya: Yani daha çok kızsal şeyleri seviyordunuz.
Takeuchi: 1960'ların karanlık ve zor çalışmalarını, özellikle Machiko Satonaka ve Waki Yamato tarafından yazılanları da çok severdim. Sonrasında Kimiko Uehara'nın güzel ve dramatik çalışmalarını beğenirdim. Chieko Hara ve Yumiko Igarashi'nin rüya gibi çalışmalarını da çok severdim, bu beş kadın benim için tanrıça gibiydi. Ve tabii ki Suzue Miuchi de benim tanrıçamdı! Bütün tankoubon serilerini almıştım. "Glass Mask" adlı serisi muhteşemdir. Bunu serileştirme olarak çok fazla okurdum ve üzerimde bıraktığı etki ise muazzamdı.
Aya: Yani tanrıçanın bile kendine özgü tanrıları var...
Takeuchi: Aslında sadece kızlar için olan mangalarla ilgilenmiyordum. Yuki Hijiri'nin "Locke the Superman" adlı mangasında kaybolmuştum. Bayılmıştım. Bilim kurgu ile ilgilenmeme neden olan başlıca eserlerden biriydi.
Aya: Sanırım Sailor Moon’un ruhu bütün bunların hepsinden oluşmuş.
Takeuchi: Kesinlikle. Leiji Matsumoto'nun bilim kurgu çalışmalarını da çok severdim, Moto Hagio ve Keiko Takemiya'nın manga serilerini de okudum. Bunları hâlâ seviyorum. Bu dörtlü de benim için tanrı gibidir.
Aya: Tanrıçanın kendisinden bu çalışmalar hakkındaki düşüncelerini dinlemek... beni çok duygulandırdı.
Takeuchi: Bir yetişkin olduktan sonra bütün üstatların çalışmalarını okudum, çizim ve hikâyeler muhteşemdi ve herhangi bir boşluk yoktu. O günlerde arka plan resimlendirmesi ve GC pek kullanılmıyordu ama eserler yine de inanılmazdı. Onlarla karşılaştırınca benim çalışmamın bayağılığından çok utanıyorum. Benim çalışmalarım işin özü sayılmaz. Hayranlarıma şunu söylemek istiyorum ki bu konuda profesyonel olamadığım için gerçekten çok üzgünüm. Göz zevkini bozan mangalarım için sizden özür diliyorum.
Aya: Kendiniz için bunu nasıl söylersiniz!
Sabahın 5'inde Öğle Yemeği
Aya: Son zamanlarda herhangi bir hobiniz var mı?
Takeuchi: Eskiden yaptığım gibi alışverişi hâlâ çok seviyorum ama artık internetten alışveriş yapıyorum - çok daha ucuz ve seçecek bir sürü şirin şey var. Aslında dürüst olmak gerekirse o kadar fazla alışveriş yapamıyorum, nadiren zamanım oluyor.
Osano: Her gün sabah erkenden uyanmana rağmen, değil mi?
Takeuchi: Kesinlikle. Çocuklarıma öğle yemeği hazırlamak için saat 5'te uyanıyorum.
Aya: Tanrıça insanlara yemek mi hazırlıyor?!
Takeuchi: Çocukların yiyecek düzgün yemeklere ihtiyacı var ve ben yapmazsam bu hiç gerçekleşmeyecek.
Aya: Dalga geçiyorsunuz! Şu an birini bunun için azarlayabilirim. Neyse, çocuklarınız, onlar neler yapıyor...
Takeuchi: Oğlum şu an 6. sınıfta ve kızım ise 4 yaşında.
Aya: Kızınıza Sailor Moon’u gösterdiniz mi...?
Takeuchi: Sadece biraz. Bu onu utandırıyor. Mesela bir Sailor Moon sırt çantasıyla kampa gittiğinde herkes onu işaret edip "Bak, gerçek Sailor Moon!" diyor - hatta öğretmenleri bile. (gülüyor)
Aya: Şans eseri Sailor Moon ile karşılaşmanın romantik olacağını düşünüyorum. Belki de tanrıçanın kendisi onun annesi olduğu için kıskanıyorlardır sadece.
Takeuchi: Ah hayır, olmadıklarından eminim - evde çok korkutucu bir anneyim. (gülüyor) Her zaman, bir gün anne olduğumda çocuklarımı özgürce yetiştireceğim ve anne-babam gibi olmayacağım diye düşünürdüm. Şimdi düşündüğüm zaman, keşke anne-babam gibi olabilseydim, kendimi sürekli "Bunu yapamazsın" "Onu da yapamazsın" "Hayır hayır hayır" derken yakalıyorum. Sonuçta ben de sıradan bir anneyim. (gülüyor)
Aya: Hatta şimdi bile kulağa beni azarlıyormuşsunuz gibi geliyor neredeyse.
Üçüncü Bölüm:
https://www.facebook.com/116830728474475/photos/a.123676681123213.25910.116830728474475/451920844965460/?type=1&theater
Çeviri:Seda Soytay, düzenleme:Berke Yılmaz
...
"Aya: Yayın tarihinden önce çok yoğun bir tempoda çalışmış olmalısınız.
Osano: Kesinlikle, gecelere kadar süren toplantılarımız olmuştu.
Takeuchi: Bu doğru. Sonralarında Roppongi’deki o kitabevine farklı fikirler edinebilmek için gittim ve her defasında fazlasıyla alışveriş yaparak çıktım dükkândan. Yine de o kadar meşgul olmama rağmen, dikiş yapmaya, ya da aracımla İzu’ya gezmeye vakit bulabiliyordum.
Aya: Taa İzu’ya kadar. Şaşırdım… Her neyse, 20 yıl geçti ve Sailor Moon birazcık bile sıkıcı olmadı, bu gerçekten etkileyici. Yurt dışında bile hala çok popüler. Hiç yabancı hayranlarınızdan sürpriz teklifler aldığınız oldu mu?
Takeuchi: Hollywood’dan aldığımız bir teklif vardı, film çekmek istiyorlardı (gülüyor).
Osano: Doğrusu, orijinaline sadık kalarak bir hikâye uyarlayamazdık. Orijinal hikâyeden kopmadan hiçbir iş çıkmazdı.
Aya: Yani gezegen savaşçıları birer fitness harikası, kas yığınlarına dönüştüreceklerdi öyle mi?!
Takeuchi: Aynen (güldü)!
Aya: Bu korkunç olurdu (gülüyor). Sailor Moon mangası yayımlanırken, aynı zamanda animesi de yayınlanıyor ve Mmüzikalleri de sergileniyordu. Bayan Takeuchi, böyle bir multimedya-kampanyasına girişmekle ilgili duygu ve düşüncelerinizi paylaşır mısınız?
Takeuchi: Şimdi geçmişi düşündüğüm zaman, böylesine değişik bir iş çıkarmış olmaktan mutluyum. Elbette o yaşlarda bir yanım, o kadar iş arasında sıkışıp kalmış olmayı çok korkunç buluyordu.
Aya: Pekala, son olarak… Hikâyenin 20. Yıl şerefine hayranlarınıza bir mesaj bırakır mısınız, lütfen.
Takeuchi: Düşünüyorum ki, 20'lerinde ve 30'larında olan insanların Sailor Moon için hissettikleri, benim Şeker Kız Candy için hissettiklerimle aynı, o zamanlar Sailor Moon’u yeni çizmeye başlamıştım… Bu beni çok mutlu ediyor.
Yine de çok tertipli çalışmadığımdan hala utanıyorum, çok toydum o zamanlarda ve profesyonel hiçbir tecrübem yoktu. Fakat 20 sene sonra eserimin hala bu kadar popüler olacağını kesinlikle düşünmemiştim ve hala bu kadar çok seveni olduğuna inanamıyorum (gülüyor).
Aya: Bize vakit ayırdığınız için çok teşekkür ediyoruz Bayan Takeuchi, sizi burada ağırlamaktan çok onur duyduk!.
Dördüncü Bölüm (henüz çevrilmedi):

Çeviri:Seda Soytay, düzenleme:Berke Yılmaz
...
"Aya: Yayın tarihinden önce çok yoğun bir tempoda çalışmış olmalısınız.
Osano: Kesinlikle, gecelere kadar süren toplantılarımız olmuştu.
Takeuchi: Bu doğru. Sonralarında Roppongi’deki o kitabevine farklı fikirler edinebilmek için gittim ve her defasında fazlasıyla alışveriş yaparak çıktım dükkândan. Yine de o kadar meşgul olmama rağmen, dikiş yapmaya, ya da aracımla İzu’ya gezmeye vakit bulabiliyordum.
Aya: Taa İzu’ya kadar. Şaşırdım… Her neyse, 20 yıl geçti ve Sailor Moon birazcık bile sıkıcı olmadı, bu gerçekten etkileyici. Yurt dışında bile hala çok popüler. Hiç yabancı hayranlarınızdan sürpriz teklifler aldığınız oldu mu?
Takeuchi: Hollywood’dan aldığımız bir teklif vardı, film çekmek istiyorlardı (gülüyor).
Osano: Doğrusu, orijinaline sadık kalarak bir hikâye uyarlayamazdık. Orijinal hikâyeden kopmadan hiçbir iş çıkmazdı.
Aya: Yani gezegen savaşçıları birer fitness harikası, kas yığınlarına dönüştüreceklerdi öyle mi?!
Takeuchi: Aynen (güldü)!
Aya: Bu korkunç olurdu (gülüyor). Sailor Moon mangası yayımlanırken, aynı zamanda animesi de yayınlanıyor ve Mmüzikalleri de sergileniyordu. Bayan Takeuchi, böyle bir multimedya-kampanyasına girişmekle ilgili duygu ve düşüncelerinizi paylaşır mısınız?
Takeuchi: Şimdi geçmişi düşündüğüm zaman, böylesine değişik bir iş çıkarmış olmaktan mutluyum. Elbette o yaşlarda bir yanım, o kadar iş arasında sıkışıp kalmış olmayı çok korkunç buluyordu.
Aya: Pekala, son olarak… Hikâyenin 20. Yıl şerefine hayranlarınıza bir mesaj bırakır mısınız, lütfen.
Takeuchi: Düşünüyorum ki, 20'lerinde ve 30'larında olan insanların Sailor Moon için hissettikleri, benim Şeker Kız Candy için hissettiklerimle aynı, o zamanlar Sailor Moon’u yeni çizmeye başlamıştım… Bu beni çok mutlu ediyor.
Yine de çok tertipli çalışmadığımdan hala utanıyorum, çok toydum o zamanlarda ve profesyonel hiçbir tecrübem yoktu. Fakat 20 sene sonra eserimin hala bu kadar popüler olacağını kesinlikle düşünmemiştim ve hala bu kadar çok seveni olduğuna inanamıyorum (gülüyor).
Aya: Bize vakit ayırdığınız için çok teşekkür ediyoruz Bayan Takeuchi, sizi burada ağırlamaktan çok onur duyduk!.
Dördüncü Bölüm (henüz çevrilmedi):
lütfen 4. bölümüde çevirin elinize sağlık yıllar sonra bunu bulduğuma çok sevindim iyiki çevirmişsiniz ^-^
YanıtlaSil